10 Kasım 2014 Pazartesi

CASTRO NEW YORK'TA - 2

http://gezite.org/castro-new-yorkta-2/ linkinde yayımlanmıştır... 
Bir önceki yazıda Küba Heyeti’nin ABD’de gerçekleşen BM ziyaretinin yarattığı “dehşet”i anlatmış ve Fidel’in ünlü konuşmasının ilk kısmını özetlemiştik. Castro’nun konuşmasının devamı: “Yağma felsefesine son verilirse, savaş felsefesi de son bulacaktır.”

“Yağma felsefesine son verilirse, savaş felsefesi de son bulacaktır.”

ABD, Küba Devrimi’nden sonra Latin Amerika ile “ilgilenmeye” başlamıştı. Bu ilgiden Küba nasibini doğrudan, diğer Latin Amerika ülkeleriyse dolaylı aldı.
ABD hükümeti Latin Amerika için bir “toplumsal kalkınma” planı hazırlar. Konut, yol ve hastane (tanıdık gelebilir) yatırımını kapsayan bu plana Castro’nun eleştirisi “Ekonomik kalkınma olmadan toplumsal kalkınma olamayacağı” yönündedir; planı göstermelik bulur.


Küba ise “daha önemli” sorunlarla uğraşmaktadır. “Ne idüğü belirsiz, korsan” uçaklar Küba’nın şeker kamışı tarlalarına yangın bombaları atmakta, şeker fabrikalarını bombalamaktadır. Bir uçağın düşmesiyle pilotun ABD vatandaşı olduğu, uçağın ABD’den kalktığı ispatlanır. ABD daha önce reddettiği bu tip terörist eylemlerini, ispatlanınca kabul etmek, “üzgün olduğunu bildirmek” durumunda kalır. Belçika’dan silah getiren bir gemi Havana’da “esrarengiz bir biçimde” havaya uçar, 80 işçi ölür. ABD Belçika’yı “Küba’ya silah satmaması” yönünde uyarmıştır.

Emperyalizmin malum silahı: “Ekonomik zor”

Sıra “ekonomik zor”a gelir. ABD’de kongre, ABD Devlet Başkanı’na “Küba’dan şeker ithalini uygun gördüğü sınırlara indirme” yetkisi verir. Şeker kotası bir kerede 1 milyon ton azaltılır. Daha önce “karşılıklı anlaşma” şeklinde lanse edilen fakat bir ülkenin sömüren, diğerinin sömürülen olduğu “köpekbalığı ile sardalya arasında yapılan anlaşmalar”1 da artık geçerli değildir. Düpedüz ekonomik kaynaktan yoksun bırakma eğilimi söz konusudur.
Küba’nın sorunlarını dile getirirken sık sık “Küba’nın davası tüm azgelişmişlerin davasıdır,” söylemini kullanan, anlatılanın “tüm az gelişmiş, sömürge ülkelerin hikâyesi” olduğunu vurgulayan Fidel CastroKongo ve Cezayir üzerine görüşlerini beyan eder. Kongo’da meşru hükümeti (Patrice Lumumba) devirmek için Mobutu’ya askeri ve ekonomik destek sağlayan BM ve ABD’yi bir kere daha teşhir ederken, Birleşmiş Milletler askerlerinin neden Fransa’nın saldırısı altındaki Cezayir’e gitmediğini sorgular.
Castro dünya barışı ve silahsızlanma hususunda Kruşçev’in önerisini destekler: nükleer silahların üretimi, stoklanması ve kullanımının yasaklanması, üretilmesini sağlayan araçların derhal imha edilmesi. Oysa ABD silahsızlanma hususuna değinmez, hatta konunun BM Genel Kurulu’nda değil de, kapalı bir oturumda konuşulması taraftarı olur.
Castro, tekeller ile savaşların bağını açık bir şekilde ortaya koyar, 2. Dünya Savaşı sırasında ABD’deki en büyük tekellerin sermayelerini ikiye katladıklarını belirtir, tekelleri “insan cesedinden beslenen akbabalar”a benzetir: “Yağma felsefesine son verilirse, savaş felsefesi de son bulacaktır.”

Birinci Havana Deklarasyonu:

“Ezilenlerin kendilerini savunmak için silahlanma hakkı”
Castro, Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Çin Halk Cumhuriyeti’nin BM Genel Kurulu’na kabul edilmediğini fakat Franco İspanya’sından temsilci bulunduğunu belirtir. “BM’de hakları inkâr edilen Çin’in durumu tartışılırken, Hitler’in orduları ve Mussolini’nin Kara Gömleklileri sayesinde iktidara gelen, Alman Nazizmi ve İtalyan Faşizminden doğan rejimin cömert bir şekilde BM’ye kabul edilmesini, ama BM’de Çin Halk Cumhuriyeti temsilcisinin yerine, ABD destekli Tayvan’daki “Çin Cumhuriyeti”nin temsilcisinin bulunmasını eleştirir.
Konuşmasının son bölümünde ABD hükümetinin sömürgeci ve tekellerin müttefiki olduğunu,   dünyada hak mücadelesi veren halklardan, ezilenlerden, işçilerden yana asla bir tavır alamayacağını betimler. Konuşmasının sonunda, 1 milyondan fazla Kübalı’nın katılımıyla düzenlenen Küba Ulusal Halk Meclisi’nin toplantısının neticesi olanBirinci Havana Deklarasyonu’nun Esas kısmını okur.
Deklarasyon,
  • İşçilerin, köylülerin yaşam koşullarını, sosyal yapıdaki (eğitim, sağlık) sorunları,
  • siyahlara ve Kızılderililere uygulanan ayrımcılığı, kadınların eşitsiz durumlarını,
  • askeri ve siyasi oligarşileri, doğal kaynakların tekellere devrini,
  • halkın, oligarşinin ve emperyalist baskıcının çıkarları doğrultusunda tekellerin denetiminde olan medya tarafından sistematik olarak aldatılmasını,
  • tekelleri ve emperyalist şirketleri,
  • örgütlenmenin önünde engel teşkil eden anti-demokratik yasaları, insanın insan tarafından sömürüsünü,
  • az gelişmiş ülkelerin emperyalist finans kapital tarafından sömürülmesini
    kınar.
Deklarasyon ve bu tarihi BM konuşması, Castro’nun da “devrimci Küba hükümetinin de çizgisi” olduğunu söylediği şu cümlelerle son bulur:
İşçilerin, köylülerin, öğrencilerin, entelektüellerin, siyahların, Kızılderililerin, kadınların, gençlerin, yaşlıların, tüm ezilen ve sömürülenlerin, kendi haklarını ve geleceklerini bizzat kendilerinin savunması için silahlanması hakkını ilan ediyoruz! yazisonuikonu

Dip/notlar

Fidel Castro’nun 26 Eylül 1960 ve 12 Ekim 1979 tarihli BM Genel Kurul konuşmalarının tam metni, ayrıca Che Guevara’nın 25 Mart 1964 tarihli Cenevre Ticaret ve Kalkınma Konferansı konuşmasının ve 11 Aralık 1964 tarihli BM Genel Kurul konuşmasının tam metni Çiviyazıları Yayınevi, Kamera Dizisi kapsamında Küba Emperyalizmi Yargılıyor (Ernesto Che Guevara – Fidel Castro, İstanbul: 1999) adıyla basılmıştır.


  1. 1945 – 1951 yılları arasında Guatemala Devlet Başkanlığı yapmış Juan Jose Arevalo’’nun bir kitabına gönderme 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder