Tarih saatinin tik takları hiç duyulmasa da tıkır tıkır çalışır saat. Salise, saniye, dakika, saat, gün, ay, yıl, on yıl, yüzyıl diye böleriz zamanı. Bu yolla zamanı uzaydan ayırır, mutlaklık yükleriz. Uzay-zaman süreklisini bir şekilde bölmemizin tek amacı başlangıçta tohum ekme zamanlarını belirleyebilmekti. Sanayi devriminden sonra ilk buharlı trenler raylarda sefer yapmaya başladığında, artık saniye ve dakikaların da önemi ortaya çıktı. Şimdi bireylerin ve kuşakların tarihini sembolik önem taşıyan günlerle yazıyoruz: 12 Mart, 30 Mart, 24 Nisan, 1 Mayıs, 6 Mayıs, 12 Eylül, vb… Böylece günler bağımsız varlık kazanıyor, uzaydan, yani tarihi ortamından kopuyor.
26 Kasım 2013 Salı
16 Kasım 2013 Cumartesi
ANNE BEN HIYAR MIYIM? - ALİ ARTUN
25.09.2013 tarihinde, e-skop'ta yayınlanmıştır.
http://www.e-skop.com/skopbulten/anne-ben-hiyar-miyim/1510
http://www.e-skop.com/skopbulten/anne-ben-hiyar-miyim/1510
Çağdaşlığın ve çağdaş sanatın ne olduğu üzerine yıllardır süren tartışmalarda nihayet bazı uzlaşmalara varıldı. Bunlardan ilki, çağdaş sanatın modernliği parçalayan bir dönemi ifade etmesi. İkincisi, küreselleşmenin bir tezahürü olması. Üçüncüsü ise, finansla ve iletişim teknolojileriyle bağlaşıklığı. Küresel şirketlerin büyük yatırımlarla yapılandırdıkları çağdaş sanat, başta bienallerle örgütleniyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)