Hoşça
kal Mustafi;
Artık
söylenen bu hoşça kalın bir daha söylenemeyeceği bir anda, kafamdan sana bir
“obituary” yazmam gerektiği düşüncesini daha fazla erteleyemiyorum. Bu kolay
değil; çünkü Hüseyin gülümseyen zenci yüzüyle seni tanıştırdığı 1975 yılında
ilk gördüğüm, üzerinde iki boy büyükmüş gibi duran Polis Koleji üniformalı
afacan, yaramaz bir delikanlıydı. O zaman 5-6 yaş çok fark ediyordu. Biz 20’li
yaşlardaydık. Liseliler hep tıfıl görünürdü ve o dört-beş yaş çok şey demekti.
Ve sonra gözümde hep o afacan, yaramaz liseli çocuk gibi kaldın. Biz senin
yanında her zamanki gibi “III. Bunalım Dönemi” tahlillerine (o zaman
“tahliller” şimdiki gibi “idrar-kan tahlili” değildi) daldığımızdan, önce biraz
dinlemiş, akşam içmeye gideceğin gibi bir şeyler söyledikten sonra kalkıp
gitmiştin.